29 Nisan 2025 Salı
Doç. Dr. Başak Şahin Acar, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Psikoloji Bölümü öğretim üyesi olarak, çocuklarda sınır kavramının eksikliğine ve ekran kullanımının olumlu veya olumsuz etkilerine dair önemli bilgiler paylaşmaktadır. Acar, çocukların beyin gelişiminde günlük alışkanlıkların etkisinin büyük olduğunu vurgularken, ekran maruziyetinin sadece çocuğun yaşıyla değil, aynı zamanda ne kadar sıklıkla ve hangi yaşta ekrana maruz kaldığı ile de ilişkili olduğunu belirtmektedir. Özellikle 4 ila 5 aylık bir bebeğin sürekli olarak bir ekrana maruz bırakılmasının, biraz daha büyük yaşlardaki çocuklara göre daha zararlı etkiler yaratabileceği ifade edilmektedir. 3 ila 6 yaş arasındaki çocukların, televizyonun yanı sıra tablet ve telefon bağımlılığının gelişmeye başladığı dönemde olduğunu belirten Acar, bu dönemdeki maruziyetin bağımlılığın hızla gelişmesine yol açabileceğini eklemektedir.
Çocuklar için belirli sınırların oluşturulmasının önemine dikkat çeken Doç. Dr. Acar, günde belirli bir süre, örneğin yarım saat veya 45 dakika gibi, ekran kullanım sürelerinin yaşa özgü olarak ayarlanmasının kritik olduğunu vurgulamaktadır. Eğer böyle bir sınır yoksa ve çocuklar ekranı sınırsız bir şekilde kullanıyorsa, bu durumun beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyebileceğini ifade etmektedir. Beyin hücreleri olan nöronlar arasındaki bağlantıların, ne kadar çok bir aktivite ile meşgul olursa o yönde gelişeceğini belirten Acar, ekran üzerindeki görüntülerin çocuğun gerçekliğinin bir parçası haline geldiğini ve sürekli maruz kalınan uyarıcıların (renkler, sesler, oyunlar vb.) çocukları normal dünya ile kıyaslandığında daha çok içine çektiğini anlatmaktadır. Özellikle bu maruziyet sınırlandırılmadığında, çocukların ekrana bakma isteğinin artabileceği ve bu durumun beyin ödül merkezini tetikleyerek bir bağımlılık durumu oluşturabileceği gözlemlenmektedir.
Acar, ekran kullanımının sosyal davranışlar üzerindeki etkilerine de değinmektedir. Ekrana fazla zaman ayıran çocukların sosyalleşmeden uzak kaldığını ve bu nedenle anti-sosyal davranışlara yakınlaştığını belirten Acar, ekranın elinden alındığında çocukların daha agresif davranış sergileyebileceğini ifade etmektedir. Bunun yanı sıra, bir gün boyunca ekranda daha az zaman geçiren çocukların, uzun süreli bir ekran maruziyetinin ardından ekrandan ayrıldıklarında daha fazla tepki gösterdiği gözlemlenmektedir. Acar, ebeveynlerin bu süreçte “yumuşak disiplin” yaklaşımlarını benimsemelerinin önemli olduğunu ve 0-3 yaş döneminde çocukların mümkün olduğu kadar az ekran maruziyetine tabi tutulması gerektiğini önermektedir. Okul öncesi dönemde ise ekran sürelerinin daha kontrollü olarak ayarlanması gerektiği ifade edilmektedir.
Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte çocuklar arasında siber zorbalık olasılığının da arttığına dikkat çeken Doç. Dr. Acar, sosyal medya hesaplarının belirli yaş gruplarındaki çocuklar tarafından kullanılmaya başlandığını belirtmektedir. Daha fazla ekran zamanı harcayan çocuklar arasında, aynı yaş grubundaki bireyler arasında siber zorbalık davranışlarının daha sık görüldüğünü ifade eden Acar, bu tür durumların önlenebilmesi için çevrimiçi okur yazarlığın önemli bir kavram olduğunu vurgulamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatlarına bu tür eğitimin dahil edilmesi gerektiğini düşünen Acar, çevrimiçi ortamda nasıl davranılması gerektiği ve yabancı kişilere hangi bilgilerin verilmemesi gerektiği gibi konuların öğretilebileceğini belirtmektedir. Geleneksel zorbalığın yanında, siber zorbalığın da giderek artan bir problem olduğunu söyleyerek, bu konuların önemine bir kez daha dikkat çekmektedir.