Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, 21 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirdiği oturumda, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyeleri için seçim yaptı. Bu seçimde Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han, Cengiz Aydemir ve Alişan Tiryaki HSK üyeliğine seçilmişti. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bu seçimlerin hem usul hem de esasa aykırı olduğunu savunarak, Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. CHP, başvurusunda söz konusu 5 HSK üyesinin TBMM Genel Kurulu tarafından yapılan seçiminin iptali ve yürürlüğünün durdurulmasını talep etti.
CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, konunun ilk aşamasını değerlendirdi. Ancak, AYM’nin yaptığı oylamada, 11 üyenin karşı oyuyla başvurunun reddine karar verildi. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi, CHP’nin talebini “görevsizlik” nedeniyle kabul etmedi. AYM’nin toplantısında yapılan oylamanın sonucunda, 11 üye red oyu kullanırken, sadece 4 üye başvurunun kabul edilmesi yönünde oy kullandı.
CHP, HSK üyelerinin seçiminde gerçekleştirilen işlemlerin hukuka aykırı olduğunu bildirmiş ve bu nedenle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmayı tercih etmiştir. HSK, ülkenin adalet sistemini şekillendiren önemli bir kurumdur ve burada yapılacak seçimlerin doğru ve adil bir şekilde gerçekleştirilmesi oldukça önemlidir. CHP, bu süreçte hukukun üstünlüğünün sağlanmasını ve adaletin yerini bulmasını talep etmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin “görevsizlik” kararı vermesi, CHP’nin itirazının kabul edilmediği anlamına gelmektedir. Bu karar, Türkiye’deki yargı sürecinin nasıl işlediği konusunda tartışmalara yol açabilir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, demokrasinin temel unsurlarından biridir ve her türlü yargı sürecinin titizlikle yürütülmesi gerekmektedir.
Bu olay, toplumda yargının bağımsızlığı ve adalet sistemine olan güven konularında endişeleri artırabilir. Seçimlerin iptali ve geçerliliği gibi konular, siyasi partiler arasında gerilim yaratırken, toplum üzerinde de kaygı ve belirsizlik oluşturabilir. Ayrıca, bu tür hukuki mücadelelerin uzun sürebilmesi, vatandaşların yargıya olan güveninin zedelenmesine neden olabilir.
Özellikle adalet sisteminde uzun süren tartışmalar, toplumun daha geniş kesimlerinin bu konularda duyarlılığını artırabilir. Bu süreçte, siyasi partilerin ve ilgili kurumların, adaletin sağlanması konusu üzerindeki sorumluluklarını yerine getirmesi büyük önem taşımaktadır. Geçmişte yaşanan olaylar göz önüne alındığında, Türkiye’deki yargı sisteminin güçlendirilmesi ve güvenilirliğinin artırılması için yapılan her türlü girişim, toplumun tamamı açısından her zaman olumlu karşılanacaktır.