Medicana Sağlık Grubu Göz Hastalıkları Bölümü’nden Op. Dr. Berna Şahan, göz tansiyonu hastalığı olan glokomun genellikle belirti vermeden ilerlediğine ve geç kalındığında geri dönüşü olmayan görme kaybına neden olabileceğine dikkat çekti. Dr. Şahan, “Bu nedenle erken tanı ve düzenli göz kontrolleri büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı. Glokom, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ciddi bir göz hastalığı olarak, erken teşhis edilmediği takdirde görme kaybına yol açabilmektedir.
Ailesinde glokom öyküsü bulunan bireylerde glokom riski 4-9 kat artarken, diyabet (şeker hastalığı), düşük tansiyon, uzun süreli kortizon kullanımı, göz travmaları, yüksek miyop ve hipermetropi gibi sağlık durumları da bu riskin artmasına sebep olmaktadır. Op. Dr. Berna Şahan, glokomun göz hastalıkları arasında en sinsi ilerleyenlerden biri olduğunu vurgulayarak, “Göz tansiyonu hastalığında görme kaybı oluştuğunda geri dönüş olmayacağından, erken tanı önemlidir” dedi.
Çoğu hastanın herhangi bir belirti göstermediğini belirten Dr. Şahan, bazı hastalarda göz ağrısı veya baş ağrısı gibi semptomların görülebileceğini söyledi. Göz tansiyonuyla ilişkili belirtiler arasında görme bulanıklığı, sabahları belirginleşen baş ağrıları, televizyon izlerken göz etrafında hissedilen ağrılar ve gece ışıkların etrafında görülen ışıklı halkalar bulunmaktadır. Ani göz tansiyonu krizlerinde ise hastalar, görme kaybı, ciddi ağrı, bulantı, kusma ve gözde kızarıklık gibi durumlar yaşayabilirler.
Op. Dr. Berna Şahan, glokomun en çok 40 yaş üzerindeki bireylerde ortaya çıktığını belirtmekle birlikte, bu hastalığın yenidoğan bebeklerde bile görülebileceğini ifade etti. Bebeklerde görülen şüpheli durumlar arasında gözlerin büyük olması (buftalmus), korneada bulanıklık, ışık hassasiyeti ve sulanma gibi belirtiler yer almaktadır. Bu tür belirtiler mevcutsa, mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiği vurgulandı.
Glokomun genetik geçiş gösterebileceğine de dikkat çeken Dr. Şahan, akrabalarında glokom hastalığı olan bireylerin glokom geliştirme riskinin daha yüksek olduğunu söyledi. Aynı zamanda diyabet, hipertansiyon, sigara kullanımı, uzun süreli kortizon kullanımı ve göz travmaları gibi faktörlerin de glokom riskini artırdığı belirtildi. Göz yapısındaki farklılıklar nedeniyle yüksek hipermetrop ve yüksek miyop hastalarının da glokom geliştirme ihtimalinin daha fazla olabilmektedir.
Tanı konulan kişilerin çoğunun, göz muayenesine başka bir şikayetle geldiklerini vurgulayan Dr. Şahan, glokomdan şüphelenilen vakalarda göz tansiyonu ölçümü, kornea kalınlığı ölçümü (pakimetri), optik koherens tomografi (OCT) ve bilgisayarlı görme alanı tetkiklerinin yapıldığını ifade etti. Bu testlerin sonuçları, muayene sonuçlarıyla birlikte değerlendirilerek tanı konulmaktadır. Gözde oluşan hasarın geri döndürülemeyeceğini belirten Dr. Şahan, “Ancak ilerlemeyi önlemek amacıyla glokom damlaları, lazer tedavileri ve glokom cerrahisi uygulanabilmektedir” şeklinde konuştu. Bunun yanı sıra, hastalığın ilerleyici olması nedeniyle hastaların düzenli takip edilmeleri ve uygun zamanda müdahale edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Son olarak, körlüğe yol açabilen bu sinsi hastalıkta erken teşhis ve tedavinin hayati öneme sahip olduğunu hatırlatan Op. Dr. Berna Şahan, bireylerin yıllık göz muayenelerini ihmal etmemeleri gerektiğini vurguladı. Bu kontroller, göz sağlığının korunmasında kritik bir rol oynamaktadır.