İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik iktidar tarafından başlatılan operasyonlar silsilesine bir yenisi daha eklendi. Son olarak, Aziz İhsan Aktaş’ın ‘etkin pişmanlık’ ifadeleri sonrasında, İSFALT ve İETT ihaleleriyle ilgili iddialar nedeniyle, 25 kişi hakkında gözaltı kararı alındı. Aralarında Türkiye’nin en büyük ulaşım şirketlerinden birinin genel müdürü olan İETT Genel Müdürü İrfan Demet’in de bulunduğu bu kişiler, çeşitli suçlamalarla araştırma altına alındı.
Operasyon, İstanbul’dan başlayarak Antalya, Çanakkale, Trabzon, Bursa ve Giresun’a kadar geniş bir coğrafyada eş zamanlı olarak gerçekleştirildi. Bu baskınlar sonucunda 20 kişi gözaltına alındı, süreç ise devam ediyor. Ülke genelinde pek çok kişinin dikkatini çeken bu operasyonda, gözaltına alınan kişilerin İBB’nin çeşitli birimlerinde önemli görevlerde bulunduğu belirtiliyor.
Nefes gazetesinin muhabiri Özlem Güvemli’nin haberine göre, gözaltı kararı verilen bazı kritik isimler şunlardır:
Kamulardan gelen bu bilgiler, belirtilen isimlerin İETT ve İSFALT’taki süreçlerdeki rolleri ile ilişkili olarak yürütülen soruşturmanın boyutlarını gözler önüne seriyor. İBB’ye yönelik bu tür operasyonların ardında, geçmişteki ihale süreçlerinin ve özellikle kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığının sorgulandığı düşüncesi yatıyor. İlgili birimlerin çeşitli ihalelerde usulsüzlük yapmış olabileceği ihtimali, muhalefet tarafından sıklıkla dile getirilen bir konu oldu.
Gözaltı kararlarının, İBB’nin siyasi iktidar tarafından sürekli hedef gösterilmesinin bir parçası olarak yorumlandığı bilinmektedir. Bu tür operasyonların, iktidarın İBB üzerindeki etkisini artırmayı amaçladığı ve muhalefet partilerine yönelik cezalandırıcı bir adım olduğu ifade edilmektedir. Sosyal medyada ve kamuoyunda, bu operasyonların adaleti sağlamak için değil, aksine mevcut siyasi iktidarın stratejileri doğrultusunda uygulandığı yönünde eleştiriler yapılmaktadır.
Operasyonun ardından, çeşitli hukukçular ve kamuoyu araştırmacıları, bu durumun adalet anlayışını ve siyasi dengeyi nasıl etkileyebileceği hakkında değerlendirmelerde bulunmaktadırlar. Bu süreçlerin, Türkiye’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğü konularındaki algısını nasıl etkileyeceği, uzmanlar tarafından yakın takip edilmektedir.