CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan, geçtiğimiz günlerde gözaltına alındı. Bu gelişme, Türkiye’nin siyasi atmosferinde büyük bir tartışma yarattı. İmamoğlu, avukatının gözaltına alınmasına dair sosyal medya platformu X üzerinden bir açıklama yaptı. Bu açıklama, hem gözaltı olayını hem de bunun arkasındaki düşündüğü sebepleri ele alması açısından önemliydi.
İmamoğlu, gözaltının “uyduruk gerekçelerle” yapıldığını belirterek, “Yasakçı akılda ne yalan biter ne de iftira” ifadesini kullandı. Bu sözler, İmamoğlu’nun, mevcut hükümetin uygulamaları karşısındaki sert eleştirilerini tekrar gündeme getirdi. İmamoğlu, ayrıca, söz konusu olayın sadece bir demokrasi darbesi olmadığını, aynı zamanda bir “hukuk darbesi” ile birlikte gerçekleştiğini ifade etti. Bu durumun, hükümetin muhalefeti susturma çabalarının bir parçası olduğunu öne sürdü.
İmamoğlu’nun açıklaması, iktidarın uygulamalarına karşı, demokratik hakların ihlaline yönelik bir eleştiri olarak değerlendirildi. İmamoğlu, “Demokrasi darbesi yaptıkları yetmiyormuş gibi bu darbenin mağdurlarının kendilerini savunmasına da tahammül edemiyorlar.” diyerek, muhalif seslerin susturulma çabalarının artarak devam ettiğini vurguladı. Bu kapsamda, avukatının gözaltına alınmasını, iktidarın muhalif hukukçulara yönelik artan baskılarının bir yansıması olarak nitelendirdi.
İmamoğlu’nun gözaltı açıklaması, Türkiye’deki hukukun üstünlüğü ve adalet sistemi üzerine tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı. Özellikle avukatların, savunma hakları ve müvekkillerinin savunulmasındaki rolleri üzerindeki baskılar, Türkiye’de aktif olarak tartışılan konuların başında geliyor. İmamoğlu, gözaltının haksız olduğu kanısını, hukukçuların bağımsız çalışmaları üzerindeki etkileriyle birlikte giderilmesi gereken bir sorun olarak sundu.
İmamoğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı çağrıda, “Bir avuç kifayetsizin ülkemize yaşattığı kötülük büyüyor. Derhal avukatımı serbest bırakın.” ifadeleriyle, hem kendi durumu için bir talep oluşturdu hem de genel olarak Türkiye’deki politik gelişmelere dikkat çekmiş oldu. Bu sözler, İmamoğlu’nun sadece kişisel durumu değil, aynı zamanda tüm muhalefet ve özgürlüklerin durumu üzerinde yoğunlaşan bir inceleme ve bastırma mekanizmasına karşı bir itiraz olarak öne çıktı.
Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın gözaltına alınması, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunan birçok insan için endişe kaynağı oldu. İmamoğlu’nun açıklaması, sadece kendi avukatı için değil, ülke genelinde hukukun ve demokratik normların ne denli sarsıldığına dair bir alarm niteliğindeydi. Türkiye’de siyasetin geleceği açısından bu tür olayların nasıl evrileceği merakla bekleniliyor.