İzmir’de yaşanan bir trajedi, şehirdeki elektrik altyapısının eksiklikleri ve buna bağlı sorumlulukların yetersizliği üzerine tartışmalara neden oldu. 44 yaşındaki İnanç Öktemay ve 23 yaşındaki tıp fakültesi öğrencisi Özge Ceren Deniz’in elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmesine neden olan olayla ilgili açılan davanın ikinci duruşması, birçok kişinin dikkatini çekti. Duruşma sonrası adliye önünde yapılan açıklamalar, olayın hem hukuki boyutunu hem de yaşanan derin acıyı gözler önüne serdi.
Özge Ceren Deniz’in babası Ahmet Abi, hukuk mücadelesini sürdürerek, kızının ve yaşamını yitiren İnanç Öktemay’ın yaşadığı durumu dile getirdi. Avukatı Ayşe Sarıçiçek, olayın meydana geldiği yerdeki kusurları net bir biçimde vurgulayarak, “Hem İZSU hem de Gediz Elektrik, görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmemiştir” dedi. Ayşe Sarıçiçek, bu iki kurumun işbirliği yapmamış olmalarının, olayın sonuçlanmasındaki en büyük etken olduğunu belirtti. Olayın gerçekleşmesinin ardından otopsi raporlarının beklendiği dönemlerde, kutsal yasaların yanı sıra toplumsal açıdan da büyük bir boşluğun yaşandığını ifade etti.
Konuşmalarda, Özge Ceren Deniz’in şu an bir tıp fakültesi öğrencisi olarak beyaz önlüğüyle stajyerlik yapıyor olması gerektiği de vurgulandı. Ancak maalesef, Özge ve İnanç, 126 gündür hayatlarını kaybettikleri yere gömülmüş durumdalar. Avukatı, “Olay mahallinde ölüm çukuru oluşturulmuş durumu var. Ölüm, sanki orada beklemiş. Korkunç bir tabloyla karşılaşmamak için çeşitli önlemler alınmalıydı” dedi.
Ahmet Abi, kızının kaybı üzerine, “Çocuklarımıza verdiğimiz eğitimle, gelecekteki hayatlarını inşa etmeleri için uğraşırken, bu türden kayıplar yaşanıyor. Olay, zincirleme bir ihmalin sonucu olarak ortaya çıktı” diye belirtti. Yaşadığı acıyı dile getirirken, Türk adalet sistemine güven duyduğunu ifade ederek, “Adaletin tecelli etmesini bekliyorum. Her iki kurum, suçlarını birbirlerine atarak sorumluluktan kaçıyorlar” dedi.
İnanç Öktemay’ın yeğeni Berfin Öktemay da duygularını dile getirerek, bu tür bir ihmalkarlığın sonuçlarının ölüm olduğunu ve geri dönüşünün olmadığını vurguladı. “Herkes, işini düzgün bir şekilde yapmak zorunda. Bu durumu kimse hayal edemez,” diyen Berfin, olayın toplumda yarattığı derin etkiyi ifade etti. Ayrıca, “Adliye koridorlarına gelmek istemeyen bir şey var. Keşke bu insanların hayatlarının ne kadar kıymetli olduğunu görebilselerdi” şeklinde konuştu.
Yaşanan bu olay ve sonrasında gelişen süreç, İzmir’deki elektrik altyapısının ne kadar eksik olduğunu tekrar gündeme getirdi. Altyapı sorunları ve sorumlulukların paylaşımındaki belirsizlikler, kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık yaratmıştır. Ailelerin adalet bekleyişi ise, Türkiye’nin adalet sisteminin güvenirliği üzerine bir sorgulama gerçekleştirmektedir. Özellikle gençlerin, geleceği inşa etme sürecinde karşılaştıkları bu tür kazalar, toplumda yasaların ne denli etkin bir biçimde uygulandığına dair endişeleri artırmıştır.
Özetle, İzmir’de kaybedilen insan yaşamları üzerinden ortaya çıkan hukuk mücadelesi, hem bireysel acılar hem de toplumsal sorumluluklar açısından önemli bir tartışma başlatmıştır. Yaşanan bu süreçte, adaletin tecelli etmesi için ailelerin ve toplumun sesinin duyulması gerekmektedir.
HABER: Kadir ÖZEN/ İZMİR