“`html
Menderes’in güzel köylerinden biri; Küner… Küner Köyü’nde yaşananlar tam anlamıyla bir trajedi. Yüzbinlerce dönüm verimli tarım arazisinde kaçak villalar inşa ediliyor. Köy, beton yapılarla kaplanıyor ama köylüler dışında kimsede çıt yok! Güzelim fıstık bahçeleri bölünüp satılıyor. Tapusuz araziler üzerinde noter yoluyla villa inşa ediliyor. Çıt yok.
Bir sürü siyasetçinin ve iş adamının köyde kaçak villaları iddiaları gündemde… Ama yine çıt yok! Nerede bu sorumlular? Menderes Belediyesi bu kaçak yapılaşmaya karşı ne yapıyor? Bu inşaatlar göz göre göre yapılırken, belediyenin görmediği şey ne? Neden müdahale etmiyor? Küner’in bağrına saplanan bu beton kazıklar karşısında neden bir tek açıklama yapılmıyor? Yoksa göz mü yumuluyor? Görmezden mi geliniyor? Sadece susuluyor… ya da böylesine susmak işlerine mi geliyor?
Bu sessizlik suç ortaklığına mı dönüşüyor? Ya da başından beri öyle mi? Hadi belediyeden veya yetkililerden ses çıkmıyor, anladık ama çevrecilerde neden ses çıkmıyor? Bu sorular daha uzar gider ama… Katledilen bir köy, katledilen bir doğa var ortada! Sahip çıkılmazsa da beton yığınının altında yok olup gidecek.
Bir unutulmasın ki; seçimde oy verene sahip çıkmazsan, oy veren de bir daha sana sahip çıkmaz!
Yazının yazarı Çiğdem Canpolat olarak biliniyor ve bu trajik durumu kaleme alarak insanların dikkatini çekmeye çalışıyor.
“`
### Özet ve Analiz
Küner Köyü, Menderes’in güzel doğal alanlarından biri olmasına rağmen, günümüzde yaşananlar ciddi bir trajedi niteliği taşımaktadır. Yüzbinlerce dönüm verimli tarım arazisi, kaçak villalarla kaplanırken, köydeki bu olumsuz duruma dair kimsenin ses çıkarmaması dikkat çekmektedir. Güzelim fıstık bahçelerinin satılması, tapusuz arazilerde noter yoluyla villa inşaatlarının yapılması, köydeki yaşamı tehdit eden durumların başında yer almaktadır. Kaçak inşaatların sayısının artmasıyla birlikte, bu durum köylülerin endişelerini de artırmaktadır.
Menderes Belediyesi’nin bu kaçak yapılaşmaya karşı ne gibi önlemler alacağı merak konusudur. İnşaatların göz göre göre yapılmasına rağmen belediyenin neden müdahale etmediği belirsizliğini korumaktadır. Bu durum, köydeki inşaatların arka planında mevcut olan siyasi ve ekonomik ilişkilerin sorgulanmasına yol açmaktadır. Belediye ve yetkililerden herhangi bir açıklama gelmemesi, halk arasında büyük bir hayal kırıklığı yaratmakta ve bu umursamazlığın nedenleri üzerine düşünmeyi teşvik etmektedir.
Çiğdem Canpolat, yazısında bu sessizliğin altında yatan gerçeklere dikkat çekiyor ve bu durumu, sessizce suç ortaklığına dönüşmüş bir süreç olarak değerlendiriyor. Çevrecilerin de bu meseleye kayıtsız kalmaları, durumun ciddiyetini artıran bir diğer husus olarak öne çıkıyor. Küner Köyü, sadece bir yerleşim alanı olmaktan öte, tarım arazilerinin ve doğanın korunması gereken bir varlık olarak var olmaktadır.
Son olarak, Canpolat, yerel yönetimler ve çevre koruma gruplarının bu durum karşısında daha aktif ve belirleyici olmaları gerektiğini vurguluyor. Aksi takdirde, beton yığınının altında yok olup gidecek olan bir köy ve doğa parçası kalacak. Bu durum, toplum olarak geleceked olacak seçimlerin önemini de gözler önüne seriyor; zira bir seçmen, oy verdiği kişilere sahip çıkılmadığında, destekledikleri kişilere de bir daha sahip çıkmayacaklardır.